Arşiv | Ocak, 2011

7. ay kontrolu

24 Oca

 

Cumartesi günü Ece’nin 7. ay doktor kontrolü vardı. Bir de Hepatit B aşısının son dozu.

Bakınız, aşı olacağından habersiz, neşe içinde doktor teyzesini bekleyen kuzucuk. Gerçi aşı olurken de bir çığlık atmanın dışında ağlamadı hiç.

Ve Ececik’in son durumu:
  • Kilosu 8.470 gr, boyu 72 cm olmuş. 530 gr almış gözüküyor ama bir önceki kontrolümüzün üzerinden sadece 3 hafta geçmiş olduğu için gayet iyi. Bu arada boyu aynı aydaki bebeklerin %93’ünden uzun olduğu halde kilosu %75’inden fazlaymış. Yani kilo anlamında daha yeri varmış aslında. Kızıma tombik veya obez  diyenlere duyurulur!!!
  • İyi haber, kan tahlili neticesinde, kuzucukta demir eksikliği olmadığı anlaşılmıştır. Yalnız bir viral enfeksiyon geçirmiş. Biz hiç anlamamıştık, anne sütü aldığı için hafif atlatmış. Vücut direnci çok düşmüş, bu dönem özellikle dikkat etmeliymişiz. Eve hasta insan girmemeli, alışveriş merkezine hiç gidilmemeli vs.
  • Alt dişlerinden biri geliyor, demişti geçen ay doktorumuz. Gelen giden olmadı. Pek de bir gelişme yokmuş. Neyse acelemiz yok, ne kadar geç o kadar iyi.
  • Ece’yi artık sallamadan uyuttuğumuz halde, eskisi kadar olmasa bile gece hala sık sık uyanıyor deyince,  karnı mı acıkıyor acaba, dedi Gülbin Hanım. Şimdi de yatmadan önce muhallebiyi deneyeceğiz, tok tutsun diye, bakalım işe yarayacak mı. Ya da dişleriyle ilgili bir sıkıntısı olabilirmiş. Gerçi ben hala, benim işe başlamamla eş zamanlı olduğu için bu gece sık uyanmalar, anneden ayrılma korkusu ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
  • Artık desteksiz oturabilirmiş. Şimdilik bazen oturabiliyor, bazen hafif hafif yana kaykılıp düşüveriyor kuzucuk.
Sonuç olarak herşey yolunda, kızımız çok sağlıklı 🙂 Maşallah ona!!!

Ececik artık kendi kendine uyuMUyor!

23 Oca

Evet, tahtaya vurduk, maşallah dedik ama işe yaramadı, olan oldu!

Durum eskisi kadar vahim değil neyse ki, hala ayakta sallamıyoruz, saatlerce kucakta volta atmak, bebek arabasıyla evde gezdirmek, aspiratörü açarak gürültüsünde uyutmaya çalışmak gibi yaratıcı (?) çözümlere de gerek kalmıyor ama  öncesine göre biraz daha fazla uğraşıyoruz.

Uyku öncesi rutininden sonra – bu ara niyeyse emerken de uyuyakalmıyor 😦 –  genelde uyanık olarak yatağına yatırıyoruz. Ağlamaya başlıyor. Artık kuzucuğu ağlatmaya daha fazla dayanamadığımız için bir nev-i yatır/kaldır uyguluyoruz. Hiç sallamadan ve volta atmadan, odasının içinde kucakta tutuyoruz, bu arada uyku kıvamına gelince yatağına yatırıp sırtını sıvazla, poposuna iki pıt pıt bir yandan pışpış, ağlarsa Ali Baba’nın Çiftliği derken bu uyutma işi 15-20 dk sürebiliyor. Bazen çok daha kısa tabi.

Ece’nin kendi kendine uyuma düzeninin yeniden bozulması konusunda bütün suçu üzerime alıyorum. Bir haftasonu öğlende koyun koyuna uyuduk kızımla. Bakınız Şekil 1A. Tabi Ece uyudu ben onu öptüm, kokladım. Ertesi gün babasıyla didiştik durduk, kim uyutacak diye. Koray kazandı. Daha doğrusu, adil olmak adına beraber uyumalarına müsaade ettim :). Bu sefer onlar uyudular koyun koyuna. Babasının haberi yok, o akşam süper anneanneyi almaya gittiğinde biz yine kuzucukla koyun koyuna uyuduk :). Meğerse bu bebekler çok çabuk alışkanlıklarını değiştirirlermiş, özellikle anne veya baba kokusuyla uyuyunca bir daha kendi yatağında öyle yapayalnız uyumak istemezlermiş. Bizim kuzucuk da öyle yaptı, yatağında uyurken biraz daha ilgi – alaka bekliyor bizden artık. Gösteririz biz de istediği ilgiyi, istediği o olsun.

>Blogumuz yeni adresi ve yeni yüzüyle huzurlarınızda…

21 Oca

>

Ben bu blog işini sevdim.
Gel gör ki, blogspotun standart şablonundan sıkıldım. Malum ikizler insanı…
Baktım, ben altından kalkamayacağım yeni bir tasarımın. Bir bileni soruşturdum, GeCe‘yi keşfettim. GeCe’ye ne istediğimi anlattım, 2 saat sonra bana örnek tasarım gönderdi, tam da benim istediğim gibi, bayıldım. Ertesi akşam da blogu bitirdi.
Bu arada dedim, findıkkurdum fındıkkurdum nereye kadar. Çocuk büyüyecek, hala fındıkkurdum. En iyisi daha her yaşa uygun bir blog ismi almak. Birçok alternatifi geniş(!) kitlelere oylamaya açtım, her kafadan farklı ses çıktı, ben yine kendi beğendiğimi seçtim, masaldan vazgeçemedim. Blogumuzun ismi de Bir Ece Masalı oldu. Bu bizim Ece ile masalımız çünkü.
Ve blogumuz yeni adresi ve yeni yüzü ile huzurlarınızda…
P.S: Blogda yapılacak birkaç ufak revizyon ve düzeltme var tabi. Ama malesef GeCe bir hafta tatilde olacağı için bu revizyonlar biraz bekleyecek.

Bir Dolap Kitap

21 Oca

 Dolap dolusu kitap… Ve Banu ile Yıldıray… İkisi de kendi deyimleriyle sıkı birer çocuk kitapları okuyucusu…

Ece’nin tam bir kitapkurdu olarak yetişmesi için ne yapmalı, 6 aylık bebeğe ne okumalı,  diye araştırırken keşfettim dolabı.

 

Peki Bir Dolap Kitap’ta ne var?

 

 Dolap dolusu çocuk kitabı var. Hergün mutlaka bir kitap anlatıyor Banu ile Yıldıray. Sadece kitaptaki hikayeyi anlatmıyor tabi, hikaye, hikayenin kahramanları, yazarın dili hakkında yorum yapıyorlar. Çizer ile ilgili bilgi veriyor, kitabın resimlerini yorumluyorlar. Öyle yalın ve espirili, samimi, bazen de masalsı bir dilde yazıyorlar ki yazdıklarını okumamak ne mümkün. Kitapları sınıflandırıyorlar, çocuğunuzun yaşına uygun kitaplara ulaşmak çok kolay. Bir de Püf Noktaları var dolapta, ki bu bölümü çocuk sahibi olan herkes okumalı bence. Özellikle Bebeklere Kitap Okumanın Püf Noktaları çok işime yaradı benim. Bir de Çocuğunuzu tam bir kitap sevmez yapmanın 15 altın kuralı var ki, ona çok güldüm ve kısmen tanıdık geldi malesef.

 

Kitap okumak ayrı bir keyif benim için, kitaptan tad almasını bilenlerdenim ben. Ama çocuk kitapları çocukluğumda kalmıştı aslında. Banu ile Yıldıray’ı okudukça, bir baktım Ece için değil kendim için çocuk kitapları seçmeye başlamışım. Şimdi kocaman bir listem var, alınacak kitaplar ve sabırsızlanıyorum Ece biran önce büyüse de bu kitapları beraber okusak diye.

 

Dolabı tanıttıktan sonra sıra geldi Banu ve Yıldıray’a kocaman bir teşekküre.

 

Kasım ayından itibaren Bir Dolap Kitap çekilişi üzerinde çalışıyorlar. İlk başta tek kitapla çıkmışlar yola, daha sonra birçok yayınevinin katılımı ile 258’e çıkmış hediye edilecek kitap adedi. Bütün bu kitapları çekilişle aktif üyelerine hediye ettiler. Çekilişi İyicüceler’de gerçekleştirdiler. Çok istedim gidip de Banu ve Yıldıray ile tanışmayı ama mümkün olmadı malesef. Gel gör ki, çekilişte Okul Öncesi gruptaki şanslılardan biri de Ece çıktı :). Bugün kitabımız geldi, kitabımız, diyorum çünkü ben kendim çok merak ediiyorum aslında. Hem de Elmer, en sevdiğim! Çok mutlu oldum. Bakalım Ece sevecek mi Elmer’i 🙂

 

Buradan önce Banu ve Yıldıray’a dolabı açtıkları için, böyle güzel bir iş yaptıkları için ve tabi hediye kitabımız Elmer için, sonra da Kırçiçeği Yayınları ve diğer bütün yayınevlerine çekilişe katıldıkları için kocaman teşekkürler.

 

>Adım atıyoruz… Hedef filin arka ayağı…

5 Oca

>

Ececik 3 aylıktı, kendisine dönence aldık. Hani sabahın köründe uyandığında kendi kendine biraz oyalanabilsin, dönen oyuncaklara baksın, müziğini dinlesin, gece karanlıkta tavana yansıyan bulutları yıldızları seyretsin diye. Öyle olmadı tabi. Dönencenin varlığını bile farketmedi kuzucuk.
Aradan 3 ay geçti, bizimki hafif hafif ilgilenmeye başladı dönenceyle, hayvanları dönerken seyrediyor, müziğe kulak kabartıyor…  O zaman anlamadık derdinin dönen hayvanları yemek olduğunu. Sonradan sonradan adım atmaya bile başladı hedef dönenceye ulaşmak olunca.  Sağ ayağı ile adımını çok güzel, kırıta kırıta atıyor da, iş sol ayağa gelince pek tık yok. Dönenceye ulaşınca da artık neresi denk gelirse, asılıyor ve doğru ağıza. Favorisi filin arka ayağı tabi, tam ağzına layık kuzucuğun. Sonra tadını beğenmeyip yüzünü buruşturuyor, o ayrı.

>Ececik artık kendi kendine uyuyor!

4 Oca

>

Evet, tahtaya vuralım, Maşallah diyelim, Ececik bir haftadır kendi kendine uyuyor!
İnanılır gibi değil, 10 günden beri kuzucuğu ne kucakta pışpışlayarak volta attık, ne ayakta salladık, ne de uyusun diye evin içinde bebek arabasıyla gezdirdik.
Peki nasıl başardık? Herşey doktorunun, Ece’ye artık kendi kendine uyumasını öğretmelisiniz, komutuyla başladı. Meşhur Ferber metoduna çok benzer bir reçete verdi bize kendisi. Biraz oradan, biraz Ferber’den biraz da kendi kafamızdan yaptık birşeyler.


 

Ferber der ki;
  1. Uyku öncesi sevgi dolu bir rutin oluşturun >>> Bizim rutinimiz, akşam 8:30 banyo, giydirirken rahatlatıcı bir masaj, bu arada uyku müziği, son olarak da beslenme. Yakın
    zamanda, 6 aylık bebeğe uygun bir masal kitabı bulmayı başarabilirsem – zira birçok masalda cadılar ve aç kurtlar var 😦 –  bu rutine bir de masal eklemeyi planlıyorum.
  2. Henüz uykuya dalmadan bebeğinizi yatağına koyun >>> Bunu tam olarak uyguladık denemez. Çünkü Ece emerken uykuya dalıyor genelde ve çocuğu ağlatmak için özellikle uyanık tutmaya çalışmadım açıkçası. Çok da işime geldi bu durum.
  3. Bebeği gitttikçe artan aralıklarla yalnız bırakın, her bekleme süresi sonunda yanına gidip onu rahatlatın >>> Tabii ki bu yalnız kaldığı bekleme süresinde çılgınca ağlıyor bebekler. Bizimki Cumartesi sabaha karşı 04:00’da 1 saat boyunca ağladı. Korkunçtu. İnsanın içi parçalanıyor :(. Ne yalan söyleyeyim, Koray bu kadar kararlı olmasaydı, ben hayatta dayanamazdım, kesin kucağıma alırdım. Bu 1 saat boyunca ilk önce 5 dk aralıklarla babası odasına gitti, onu sakinleştirdi 2-3 dk, sırtını sıvazladı, elini tuttu, emziğini verdi, pış pış dedi, çıktı. Bu aralıklar 15 dk’ya kadar çıktı. Ben kendimi evin en uzak köşesindeki mutfağa kapatıp, gecenin o saatinde bulaşık makinasındaki bulaşıkları yerleştirdim. 1 saat sonunda hala uyumadı, bu arada emme vakti geldi, emerken uyuyakaldı. Pazar öğlen, uykusu geldi, huysuzlanmaya başladı, yatağına yatırıldı. 10 dk aralıklarla babasının ziyareti ve toplam 20 dk içinde uyudu. Çarşamba akşamı da bir 15 dk ağladı. Anneannesine zor engel olduk odaya gitmesin diye. Anneannesi söylendi durdu çocuğu ağlatıyoruz diye. Diğer uyku vakitlerinde ya emerken uyuyakaldı, hiç müdahale etmedik ya da 3-5 dakika başında durduk. Bunun dışında ağlamasına gerek kalmadı.
  4. Bu arada kesinlikle kucağa almayın >>> Hiç almadık.
Sonunda başardık. Bu kadar çabuk ve bu kadar az ağlama seansıyla nasıl oldu hala inanamıyorum ama Pazartesiden itibaren gündüz ve gece, uyku saati geldiğinde yatağına yatırıyoruz, poposunu deviriyor kendisi :), yan yatıyor, ağzına emzik, 2 dk pışpış, biz daha odadan ayrılmadan uykuya dalıyor. Gece uykuları da nispeten düzene girdi, çok daha uzun süre uyuyor ve uyanınca aynı sistemle tekrar uykuya dalabiliyor.
Bu mucizevi başarıda büyük payı olan babaya bu kadar kararlı olduğu için kocaman bir alkış! Anneye bu korkunç 1 saat + 35 dk’ya dayanabildiği için daha kocaman 🙂 bir alkış! Ececik’e de bu kadar güçlü ve uyumlu olduğu için en kocaman alkış!
Ve işte karşınızda uyuyan güzel…
Biz şimdiye kadar hiç öyle yatırmadığımız halde, artık yüzükoyun uyumayı tercih editor kuzucuk. O yüzden fotoğraf çekmek mümkün olamıyor. Bu fotoğraf annesi evde yokken muhtemelen kucakta pışpışlanıp evde volta atıldıktan sonra babasıyla beraber uyuyan kuzucuk fotoğrafı. Eski günlerden yani…