Arşiv | teyze RSS feed for this section

Ece ile Dubai

9 Kas
Aylar öncesinden yapmıştık planı, almıştık biletlerimizi. Hani Esra Dubai’ye yerleşti ya, özleyecektik O’nu, görmeye gidecektik. E bize de tatil tabi. Bir taşla iki kuş. Aslında sevgili kocamın fikriydi bu. O 15 gün iş için yurtdışında olacaktı “E siz de gitsenize Dubai’ye” demişti bize. Sonra seyahati iptal oldu,  O kaldı evde, biz gittik tatile L. Kendisi pek bir pişman oldu bu önerisine sonradan ama iş işten geçmişti artık, yapacak bir şey yok. J
Haa öyle pek hasretlik bir durumumuz da olmadı bu arada. Esra zaten bir 10 gündür İstanbul’daydı. Bütün kızlar toplandık, hep beraber gittik Dubai’ye. Hatta dönüşte bizden 1 gün sonra Esra da geldi peşimizden İstanbul’a.
“Ece ile yurtdışı, hem de Koray yokken, nasıl cesaret ettin?” diye sormayın, süper anneanne de geldi. Yoksa nasıl cesaret ederim zaten!
Peki neler neler yaptık bu tatilde?

  • Ece jetlag oldu! İstanbul’dan Dubai’ye jetlag olunur mu demeyin, akşam 20:30’da uyuması gereken çocuk gece 02:30’da uyursa, uçuş sırasında sık sık uyanır, sonra günün yarısını uyuyarak geçirirse oluyor! E tabi bizimle aynı uçakta seyahat eden günün şanslı insanları da Ece’nin birkaç kez ağlayarak uyanmasından nasibini aldı. Neymiş; çocuğun uyku saatinde uçmak iyi değilmiş, uyku düzeni bozuluyormuş! Ve uçakta, daracık yerde kucak kucağa uyumak hiç de rahat değilmiş!
  • Dubai havaalanında hayatımızın şokunu yaşadık. Pusetinde Ece ile beraber çılgın pasaport kuyruğunun sonuna geçmiştik ki, görevli  bir Arap beliriverdi yanımızda ve bizi National’ların geçtiği pasaport kontrolünden hiç sıra beklemeden geçirdi. En az 45 dk. kazandık. Dönüşte de aynı şeyi yaşadık. Giderken de dönerken de Türkiye’de pasaport kontrolü için sıra bekledik bu arada!!!
  • Dubai’de sıcaklık Ekim ortasında 35 derece civarındaydı. Benim gibi bir yaz insanı için bu şahane bir şey tabi. İstediği kadar sıcak olsun yazı kışa bin kere tercih ederim. Deniz suyu da hamam suyundan halliceydi yalnız. Neyse 2 gün sonra serinledi. Yoksa öyle, aman da çok sıcakladım, suya gireyim de bir serinleyivereyim, durumu yoktu ilk başta.
  • Ececik’in denizden hoşlandığı pek söylenemez. En büyük plaj eğlencesi; plajda arada bir geçip giden develerdi. Bayıldı develere. Onların yolunu gözledi durdu. Bir de işini biliyor bizim minnoş, deveyi gördü mü, zıplıyor anneannesinin kucağına, koştur koştur gidiyorlar devenin yanına. Biliyor, annesi o sıcakta kucağında Ece deve peşinde koşturmaz, bir anneannesine nazı geçer. Diğer eğlenceleri de takıp kovasını koluna anneannesi ile beraber sahilde midye kabuğu toplamak ve benim yaptığım kumdan kaleleri bozmak oldu.
  • Ece kuzusu sarılmayı öğrendi! Bir sabah O teyzesi  ve anneannesi ile takılır da ben hala uyurken, yatak odasına geldi, beni gördü. Koşa koşa yanıma geldi, o minnoş kollarını boynuma doladı, sıkı sıkı sarıldı bana. Bayıldım, yok böyle bir şey. O gün bugündür sevgisini bol bol gösteriyor benim kızım, sadece bana değil, sevdiği herkese sarılıyor, öpüyor.
  • Teyzesi Ece’yi hayatın güzellikleri ile tanıştırmak konusundaki kararlılığına devam etti ve toblerone’u hayatımıza soktu. Ece bayıldı.
  • Ececik alışveriş merkezinde yürüyen merdivenleri keşfetti. Bir aşağı bir yukarı, bir aşağı bir yukarı, indik çıktık. Çok uyanık bir de bizim minnoş, aşağıya inerken elimi tutuyor, 2-3 basamak kala bırakıyor elimi, aşağı varır varmaz, koşa koşa yan tarafta yukarı çıkan merdivenlere kaçıyor.
  • Bol bol gezdik. Esra’nın evinin hem manzarası hem de yeri muhteşemdi. Plaja 5 dk mesafede, çok güzel restaurantlar ve kafeler olan, gece gündüz çok hareketli bir yer. Kendimizi hiç Arap ülkesinde hissetmedik açıkçası. Pek Arap da gördüğümüz söylenemez zaten. Dubai’de herkes yabancı, çok enteresan. Dubai tahmin ettiğimden çok daha güzel, temiz ve güvenli bir şehir. Bilmiyorum, ya biz tatilde olduğumuz için ya da Esra’nın da orada hayatı gayet keyifli ve telaşsız olduğu için, Dubai bana çok telaşsız geldi. İstanbul’daki koşturmaca ile kıyaslandığında özellikle.
  • Ece babasını özledi mi, bilmiyorum ama ben kocamı çok özledim. Ece de pek bir cilve yaptı babasına görünce, sarıldı, öptü O’nu, özlemişti demek ki.

Ekim’in ortasında şahane bir tatil oldu bizim için, hepimize çok iyi geldi. Bu tatil için çaylak teyzeye çok teşekkür eder, O’nu kocaman öperiz. Bir sürü işinin ortasında bir de bizi gezdirdi durdu.

Yine Dubai’de değil, İstanbul’da bu arada J

Ece’nin Yeni Marifetleri

14 Haz
4 Haziran 2011 
Akşam anne ile babanın düğüne gitmesi gerektiği için, Ece kuzusu da teyzesi ve eniştesi ile takıldı, Melis’lere gittiler. Esra’yı uyardım, ‘Yapmayın etmeyin, çocuksuz 3 evli çifti çocuk fikrinden tamamen uzaklaştırmak istemeyiz’, dedim ama beni dinleyen olmadı.
Bir de hani bu aralar Ece bana çok düşkün ya, inadı tuttu mu Koray’a bile gitmek istemiyor ya, hadi bizde ya da Esra’larda kalsa neyse de, bir de daha önce hiç gitmediği bir yere gidecekler ya, ‘kesin’ dedim ‘yaygarayı koparır bizim minnoş, bırakamayız’. Hatta önlem olarak yanımıza Ece için düğün kıyafeti bile aldım. Olur da bırakamazsak, Ece ile gider bir görünür çıkarız, diye. Peki bizim kuzucuk ne yaptı? Arabadan inerken teyzesi Ece’yi aldı kucağına, bizimkinden çıt yok. ‘Hadi anneyle babaya bye bye’ dedim, bize bye bye yaptı kocaman sırıtarak, döndü poposunu, gitti cadı. Heralde bir Esra’ya baktı, bir de düğün kılığı içindeki bana. Esra için demiştir, ‘benim annem olsa olsa budur’  ve döndü gitti :).
Biz de bütün gece endişelendik durduk, huysuzluk yapmış mıdır, bizi aramış mıdır, Esra’lara rahat vermiş midir, diye. Fotoğrafta da görülebileceği gibi baya bir eğlenmiş bu kuzucuk biz yokken. Huysuzluk yapmamış pek ama, son bir saat teyzesinden başka kimseye gitmemiş de pestili çıkmıştı teyzesinin.
12 Haziran 2011

Demiştim ya, “Ece kuzusu ilk adımlarını attı” diye. Şimdi de koşmak istiyor kendisi. Yürümeden koşacak illa! Hani şöyle bir sakin dursa, adımlarını yavaş yavaş atsa, yürümüştü şimdiye çoktan da, yok, aceleci benim kızım. Şimdilerde tek elimizden tutup koştur koştur turluyor her ortamda. Evmiş, bahçeymiş, feribotmuş, hiç farketmiyor, yakaladı mı birinin elini, keyfine diyecek yok.

14 Haziran 2011
Ece minnoşu kendi karnını doyurmayı çok becerebiliyormuş gibi bir de bizim karnımızı doyuruyor bu aralar. Mama yediriyor bize cimcime.

Anne Yarısı’na…

26 May

Küçükken hep şanslı hissederdim ben kendimi. Kendimce nedenlerim vardı tabi. Mesela erkek değil de kız olduğum için çok şanslıydım. Öncelikle sünnet mevzusu vardı, sonra askerlik, bir de erkekler sadece pantolon giyebiliyorlardı. Ne sıkıcı, tek alternatifleri var! Halbuki kızlar öyle mi? İster pantolon giyerler ister etek. Kim erkek olarak gelmek isterdi ki bu dünyaya ?!

Bir de teyzem olduğu için çok şanslıydım, hem de iki tane! Teyzesi olmayanlar için çok üzülürdüm hatta.
Teyze anne yarısıdır, denir ya, öyle hakikatten. Herhalde annem ve babamdan sonra en çok teyzemlerin emeği vardır benim üzerimde. Özeldir onlar benim için. Buradan kocaman öpücükler her ikisine de.

Ondandır belki de, Esra’nın da Ece için özel olacağını ve Ece’nin şanslı olduğunu hissederim hep. Ondandır belki de, Esra birkaç seneliğine bile olsa, her ay mutlaka buraya gelecek olsa da, Dubai’ye yerleşme planları yaparken en çok Ece ile bu kadar sık görüşemeyeceği için üzülmem.

Fazla duygusala bağlamadan sadede gelecek olursak…

Esruş,

Sana diyeceğim şudur ki; Dubai falan anlamam ben, kızımı ihmal etme lütfen! Teyze olmak öyle kolay iş değil, belli sorumlulukların var yerine getirmen gereken. Öncelikle kızımı şımartmaktan sorumlu kişi sensin. Sonra benim yasakladığım herşeyi yaptırman gerekiyor biliyorsun Ece’ye, ki bu konuda gayet iyi gidiyorsun zaten. Yeri gelecek bütün haftasonunu beraber geçireceksiniz. Yüzmeyi sen öğretmelisin Ece’ye. Kurabiyeler kararana ve yenemeyecek hale gelene kadar kurabiye yapmalısınız beraber. İşin çok anlayacağın, bu Dubai işini kısa tutsan iyi edersin! 

İyiki varsın! Seni çok seviyorum. Ece de çok sevecek, biliyorum.

P.S: Bu aralar pek bir duygusal moddayım. Anneliğin yan etkilerini yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Birileri lütfen bu gidişe dur desin!